Türkiye bir deprem ülkesidir. Yapı pratiğimizi güncel teknolojiye uyarlayarak tipik deprem hasarları ve nedenleri ve yaşadığımız depremleri hiçbir zaman belleklerimizden silmeden daha güvenli binalar yapmak zorundayız. Bir başka deyimle, son yirmi yıl içerisinde yaşadığımız dört büyük depremden aldığımız derslerle yapılarımızı daha güvenilir düzeylere ulaştırmalıyız.
Depremlerde tamamen çöken yapıların hasar mekanizmalarının anlaşılması pek kolay değildir. Bu nedenle, deprem sonrası yapılan teknik incelemelerde klima seçiminde pratik notlar ve hasar tespitlerinde genellikle orta hazır beton nedir - nasıl üretilir ? ve ağır hasarlı yapılar üzerinde yoğunlaşılır. Bu yapılarda yapılan incelemeler sonucunda, mühendislik dünden bugüne türk lirası ve uygulama açısından yapılmış olan hatalar tespit edilir. Yapıların tamamen göçmesi veya kat kaybetmesi de genellikle benzer hatalar neticesinde deprem açısından yeterli rijitliği gösterememiş olmaları sonucunda gerçekleşmektedir.
Yapı mühendisliği pratiğinde, yapılan hataların belirlenmesi, sınıflandırılması kötü hava koşullarında beton yapımı, dökümü ve bakımı ve bundan sonraki uygulamalarda önlenmesi gereklidir. Bu şekilde, hiç değilse bizden sonraki kuşakları daha güvenli beton yol çatlaklarının incelemesi ve en azından deprem açısından kaygısız bir yaşam düzeyine taşıyabiliriz.
Bu makalede binalarımızın depremlerden kolaylıkla zarar görmesine deprem türleri ve hatta göçmesine neden olan tipik proje levha tektoniği kuramı ve yapım hatalarından bazılarını olabildiğince basit bir dille aktarmaya çalışacağım.
Yapısal Sistemin Oluşturulmasında Yapılan Yanlışlar
Depreme dayanıklı yapı tasarımı kuralları, deprem yönetmeliğimizde son derece detaylı olarak içerilmektedir. Bu kurallara uyularak projelendirilen silindir ile sıkıştırılabilen beton yollar ve inşa edilen yapılarda deprem kuvvetleri sonucunda önemli bir hasar oluşması veya göçme meydana gelmesi çok uzak bir olasılıktır. Yapıların deprem kuvvetlerine dayanabilmesi hayvanlar tsunamiden nasıl kurtuldu? ve özellikle göçme olmaması için yeterli yatay rijitliğe sahip olması gereklidir. Bu rijitliğin sağlanması amacıyla proje aşamasında birkaç basit kurala uyulması bile çoğu zaman yeterli olacaktır.
Kolonlar yapıların asal taşıyıcı elemanlarıdır. Doğru projelendirilmiş inşaat sektöründe iş güvenliği ve doğru olarak uygulanmış bir binada, yatay rijitlik, sadece, uygun kesit boyutlarına yapıların yangın güvenliği ve donatıya sahip kolon elemanları ile sağlanabilir. Ancak, çoğu zaman yapım deprem şiddet cetveli ve detaylandırma kurallarına yeterince uyulmaması baraj yerinin seçiminde zemin etkisi ve mimari nedenlerle kolon kesit boyutlarının olabildiğince küçük tutulması gibi nedenlerle kolonlar deprem sırasında yeterli enerji tüketebilme kapasitesine sahip olamamaktadır.
Ülkemizde sıkça rastlanan kolon yerleşim afet bölgesindeki halk için sağlık bilgileri ve detaylandırma hataları sonucunda, sadece kolonlar ile deprem kuvvetlerinin neden olacağı yatay yer değiştirmelerin yeterince önlenemediği gözlemlenmektedir. Sonuç olarak, yatay yer değiştirmelerin elastik sınırları aşması durumunda yapının komple veya kısmen göçmesi olasılığı artmaktadır. Örneğin, Resim 1'de görülen kat kaybetmiş yapıda hiç deprem perdesi bulunmamaktadır. Duvarların içine saklanma kaygısı içindeki kolonların kesitleri de 20-25 cm. genişliktedir. Oldukça az donatı kullanılmış olduğu resimde de görülen bu elemanların deprem sırasında yeterli performans gösteremediği aşikardır. Yine de, yeterli oranda deprem perdesi yerleştirilmiş olsaydı, bu bina büyük olasılıkla depremi hafif veya orta hasarlı olarak atlatabilecekti.
Resim 1: 17.08.1999 Gölcük
Adapazarı, yakın tarihinde önemli depremler yaşamış bir kentimizdir. Resim 2'deki yapının zemin katında hemen hemen hiç duvar bulunmadığı için taşıyıcı sistemi rahatlıkla görülebilmektedir. Yüksekliğinin beş metrenin üzerinde olduğu görülen bu kat, bir galeri olarak tasarlandığı için dış yüzeyleri geniş camekanlarla çevrelenmiştir. Bu yapıyı tasarlayanlar ise herhalde Adapazarı'nın sismik geçmişini unutmuş olacaklar ki, mimari kaygılar nedeniyle binanın ön cephesinde hiç deprem perdesi yerleştirmeyerek, hem bir "Yumuşak Kat", hem de yüksek oranda "Burulma" düzensizliği oluşturmuşlar.
Resim 2: 17.08.1999 Adapazarı
Depreme dayanıklı yapı tasarımı açısından uyulması gereken önemli bir kural da, deprem perdelerinin binada dönme yaratmayacak düzende olabildiğince simetrik yerleştirilmesidir. Plan simetrisi gözardı edilerek yerleştirilen perdelerin bulunduğu yapıların, özellikle kenar kolonları depremden daha fazla etkilenmektedir.
Betonarme Detay Hataları
İnşaat pratiğimizde yaptığımız önemli uygulama hatalarından biri de, kolon sargı donatılarının yönetmeliklerde belirtildiği gibi yerleştirilmemesidir. Yapının deprem yüklemesi altında performansını etkileyen en önemli faktörlerden biri olan sargı donatıları (etriyeler) ne yazık ki ülkemizin hemen her yerinde bilinçsizce gözardı edilmektedir. Sargısız kolon manzaralarını son on yılımıza damgasını vuran Erzincan, Dinar, türkiye'de hasar yapan depremler ve Adana Ceyhan depreminde de sıkça gözlemlemiştik.
Deprem Yönetmeliği, sargı demirlerinin kolon uçlarına yakın bölgelerde sıklaştırılmasını öngörmektedir. Bir başka deyimle, kolon açıklığı boyunca tipik olarak 20 cm. aralıklarla yerleştirilen etriyelelerin, deprem kuvvetlerinin kolon üzerinde en etkin olduğu uç bölgelerde aralığının yaklaşık olarak 10 cm.'ye indirilerek sargı bölgelerinin oluşumu sağlanmalıdır. Yönetmeliklerin gereklerine uyulmaması suçtur. Kimi zaman inşaat maliyetlerinin bilinçsizce ucuzlatılma kaygıları, kimi zaman da bilgi eksikliği nedeniyle, deprem açısından son derece önemli olan sargı bölgeleri oluşturulmamaktadır.
Resim 3: 12.11.1999 Düzce
Resim 3'te görülen hasarlı kolonun boyuna donatılarının miktarı, Düzce'deki bu binayı inşa edenlerin ekonomi kaygılarının olmadığını açıkça gösteriyor. Ancak, kolonların uç bölgelerinde etriyelerin en sık olarak yerleştirilmesi gerekirken, hangi nedenle bir etriye bile sarmamış olmaları merak konusudur. Oldukça itinalı olarak inşa edilmiş olduğunu gözlemlediğimiz bu binanın bu tür uygulama hataları içermesinin nedeni herhalde mühendislik bilgisi veya uygulama denetimi eksikliğidir. Resim 4'te görülen hasarlı kolonda da yine etriyelerin boyuna donatıları sargılamaya yeterli olmadığını görüyoruz.
Resim 4: 26.6.1998 Ceyhan
Yine 12 Kasım 1999 depreminden etkilenen Düzce'deki bir binanın zemin katındaki market içerisinde kalan Resim 5'te görülen kolonuna ne gerekçe ile yapıldığını anlayamadığımız bir boşluk açılmış olduğunu görüyoruz. Düşey yükler altında herhangi bir sorun çıkarmayan bu uygulamanın, deprem sırasında ne denli ciddi hasarlara neden olduğu son derece açıktır.
Resim 5: 12.11.1999 Düzce
Zemin Koşulları binanızın depreme karşı dayanımını kontrol ettirirken nelere dikkat etmelisiniz ve Yer Seçiminin Önemi
Mühendislik açısından yeterli önlem alınırsa gürültü denetiminde temel kurallar ve temel sistemleri zemin koşulları göz önüne alınarak tasarlanırsa, pratik olarak her türlü zemin koşullarında yapı inşa edilebilir. Ancak, yapılaşma bölgesinin bir fay hattına yakınlığı yapılarda nemlenmenin ve su buharı yoğuşmasının sebepleri ve alınabilecek önlemler ve kötü zemin koşullarının varlığı, doğal olarak burada yapılacak yapıların maliyetini de olumsuz yönde etkileyecektir. Prensip olarak, zemin iyileştirmesinin giydirme cephe sistemlerinde standartlar ve deneysel kontrol yöntemleri ve yapısal önlemlerin maliyetinin bütçeleri aşması halinde yapılaşma için başka yerleşimler aranmalıdır.
Genelde yapılan yanlış ise, bu tür zemin ve ortam koşullarının var olduğunu bile bile, alınması gereken önlemlerin maliyeti nedeniyle standart radye temeller üzerine apartmanların inşa edilmesidir.
Resim 6: 17.08.1999 Adapazarı
Adapazarı'nda gördüğümüz en önemli sorunlardan biri de zemin koşullarıdır. Bazı bölgelerde, sıvılaşma potansiyeli yüksek olan zemin, depremden kaynaklanan titreşimleri filtreleyerek üst yapıya son derece düşük deprem kuvvetleri aksettirmiştir. Deprem sırasında sıvılaşan zemin katmanları üstündeki ağırlık nedeniyle Resim 6'da görüldüğü gibi yollara doğru taşarak binaların altını boşaltmıştır. Sonuç olarak bu özelliklere sahip zemin üzerine inşa edilmiş olan binalar yalnızca batma ve yan yatma eğilimi göstermiştir. Resim 7'de görülen oldukça rijit bir radye temel üzerine inşa edilmiş binanın camlarının bile kırılmamış olması çok düşük deprem kuvvetlerinin etkisi altında kalmış olduğunu göstermektedir.
Resim 7: 17.08.1999 Adapazarı
Yer seçiminin önemini belgeleyen çarpıcı bir örnek de Resim 8'de Gölcük'te görüntülediğimiz sitedir. Önde enkaz haline gelmiş olan yapı, arka planda görülen ve hemen hemen hiç hasar görmemiş olan bloklar ile aynı mimariye sahip bir binaydı. Onlardan tek farkı, bir istinad duvarı ile tutulmaya çalışılmış olan bir şevin üzerine temellerinin oturtulmuş olmasıydı. Deprem sırasında, istinad duvarının görevini yapamaması sonucunda temelinin altının boşalması nedeniyle bu bina çukura doğru kaymıştır.
Resim 8: 17.08.1999 Gölcük
17 Ağustos 1999'dan sonra 12 Kasım'da Düzce, Kaynaşlı ve Bolu'yu etkisi altına alan deprem, yapım sürecindeki sorumluluklarımızı bir defa daha gündeme getiriyor. Yapılan yanlışların ve ihmallerin sonuçları ise belleklerimize bir kez daha acı bir anı olarak kazınıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder